Nallıhan Çulhalar Köyü –
Uyuzsuyu Şelalesi – Karacasu Köyü Doğa Yürüyüşü
21 Nisan 2019
Uzun
zamandır doğa yürüyüşlerine katılamıyordum ve bu hafta Pazar günümü bu iş için
ayarlamıştım. İş diyorum ama aslında tabii ki bu bir iş değil bir spor, bir
tutku, bir çeşit bağımlılık. Kimilerine göre aşk.
Nallıhan'a yolculuğum saat 07:40’da Acity AVM önünden
midibus’a binmem ile başladı. Bir saat
yol aldıktan sonra kahvaltı etmek ve ihtiyaçlarımız için Ayaş’ta Tekem
Restaurant’ta mola verdik. Ben sarımsaksız bir işkembe çorbası içtim nedenini tahmin
edersiniz. Tadı güzel fiyatı ise 10TL’idi. İçilen çorba ve çaylardan sonra
rotamıza doğru yola devam ettik.
Delikli
kayayı fotoğraflarken bir çoban köpeği koşturarak bana doğru geldi. Korkmadım
dersem yalan olur ama amacı beni korkutmak değil fotoğraf karesine girmekmiş. Hava
soğuk olduğu için fazla oyalanmadan aracımıza bindik tabii ki en sona ben
kalmıştım.
Saat
11:00 civarı Çulhalar köyüne vardık. Bizi köyün çeşmesi ve korku filmlerinde
rastlanabilecek bir ev karşıladı.
Gruba
yaptırdığım ufak bir yürüyüşe hazırlık hareketlerinden sonra çantalarımızı
yüklenerek Uyuz Suyu Şelalesine doğru yola koyulduk.
Köyden
biraz ilerlemiştik ki domuzların yeni eşelediği solucan ve mantar aradığı bir
alan gözümüze çarptı. Bahar gelmesi ile yeni yavrulamış domuzların etrafta
olabileceği beni biraz rahatsız etmişti.
Dik
çıkış ve inişlerin olduğu yürüyüşün bu kısmında kafasına sisten bir taç takmış
Sarıçalı Dağı muhteşem görüntüsüyle bize eşlik ediyordu.
Şiddetli
fırtınada devrilmiş ağaçların altlarından geçerek yolumuza daha çok orman
yolundan devam ettik.
Yürüyüşümüzün
ilk etabının sonuna doğru bizi muhteşem görüntüsü ile Uyuz Suyu Şelalesi
karşılıyordu. Yaklaşık 60-70 metre yüksekten kayaları yalayarak bir sis
perdesiyle aşağı dökülen sular. Harika. Eskiden uyuz olan hayvanların bu suda
yıkanarak şifa buldukları söyleniyor. Suyun kükürt oranının yüksek olması bunu
sağlıyordu muhtemelen.
Seyir
terasında biraz soluklandıktan sonra, yağışlarda bir ayağı boşta kalmış tahta
köprüden tedirgin bir şekilde karşıya geçtik.
Mola
yerimize geldiğimizde ODTÜ İzcileri bizi karşıladı, gençlerin doğa sporlarına
ilgi göstermesi hepimizin hoşuna gitmişti.
Yemeklerimizi bitirip biraz dinlendikten sonra yürüyüşümüzün zorlu ikinci etabına başladık. Bu
sefer dereyi takip ederek aşağıya doğru inmeye başladık.
Bir
çok kez dereden karşıya geçmemiz gereken bu parkurda benim için komik anlarda
yaşandı. Geçiş yapmak istediğimiz yere bir kütük koyarak geçişi kolaylaştırmak
istedim. Koyduğum kütüğün çürük olması sebebiyle dizime kadar suya girdim.
Bir
de adrenalini bol bir geçiş yaptım. Bu sefer derenin üzerine iki ağaç
devrilmişti. Bunların üzerinden yürüyerek karşı tarafa geçtim.
Yaklaşık
iki saat süren dere geçişlerinden sonra yıkılmış su değirmenini geçip Karacasu
Köy’üne ulaştık. Köyün girişinde 2 köpek bizi karşıladı. Köy meydanında oturup
çaylarımızı içerek yorgunluğumuzu bir nebzede olsa atma imkanı bulduk. Köy
meydanında bulunan salıncak çok hoşumuza gitti, çocukluğumuza geri dönmüştük
sanki.
Eşyalarımızı
araca yerleştirdikten sonra yola çıktık. Beypazarı'nda biraz mola verip etrafı
dolaşıp alışveriş yapma imkanı bulduk. Çövenli tatlı, karadutlu lokum ve
Beypazarı kurusu alma fırsatım oldu. Etrafta çekik gözlü bir çok turist vardı.
Tabirimi mazur görün çünkü Japon’mu, Çinli mi, Koreli mi inanın ben ayırt edemiyorum.
Bir
kafede hızlıca çaylarımızı içtikten sonra araca binmek için yola çıktık. Dönüş
yolunda şarkılar söyleyerek yolu keyifli hale getirmeye çalıştık belki de
bazılarının kafasını şişirdik, bilemiyorum. Saat 20:00 civarında Ankara’ya
giriş yaptık.
Yürüyüşle ilgili genel değerlendirmeye gelirsek;
öncelikle yeni kurulan Dağdelenler Doğa Ana Doğa Sporları Kulübünün başarılı
olmasını ve bu sporu daha çok insana sevdirmesini diliyorum. Yürüyüş 3-4
derecelik bir havada ama rüzgar sebebiyle hissedilen ısının -3 veya -4 olduğu
ilk etabı orman yolundan gidildiği için nispeten kolay bir yürüyüştü. Ancak
ikinci etap dere geçişleri eğimli yamaçlar yüzünden biraz daha zordu. Zorluk
derecesi bence 10 üzerinden 6 idi. Gps verilerine göre yaklaşık 13 km adım-sayar programına göre yaklaşık 10 kilometrelik bir yürüyüştü.
Grubun küçük ve uyumlu olması, tecrübeli sporcuların
ağırlıklı olması önceden parkur çalışmasının yapılmış olması, öncü ve
artçıların dikkatli oluşları yürüyüşün olumlu yanlarıydı. Eleştirmek gerekirse
dere geçişinin çok olacağı daha iyi belirtilmeliydi, ilk yardım kiti ve iletişim
için telsizleri olması gerekiyordu. Belki vardı kullanmadılar ben göremedim.
Evet sonuç olarak soğuk havaya rağmen çok keyifli geçen,
yeni arkadaşlıklar kurduğumuz güzel bir yürüyüş oldu. Emeği geçen herkese başta
liderimiz Hüseyin Özçelik'e teşekkür ediyorum. “Zorluklar
aşılır geriye güzel dostluklar kalır” diyerek yazıma son veriyorum.
Diğer fotoğraflar için aşağıya devam edin.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder