23 Nisan 2019 Salı

Nallıhan Çulhalar Köyü – Uyuzsuyu Şelalesi – Karacasu Köyü Doğa Yürüyüşü


Nallıhan Çulhalar Köyü – Uyuzsuyu Şelalesi – Karacasu Köyü Doğa Yürüyüşü
21 Nisan 2019



Uzun zamandır doğa yürüyüşlerine katılamıyordum ve bu hafta Pazar günümü bu iş için ayarlamıştım. İş diyorum ama aslında tabii ki bu bir iş değil bir spor, bir tutku, bir çeşit bağımlılık. Kimilerine göre aşk.
Nallıhan'a yolculuğum saat 07:40’da Acity AVM önünden midibus’a binmem ile başladı. Bir saat yol aldıktan sonra kahvaltı etmek ve ihtiyaçlarımız için Ayaş’ta Tekem Restaurant’ta mola verdik. Ben sarımsaksız bir işkembe çorbası içtim nedenini tahmin edersiniz. Tadı güzel fiyatı ise 10TL’idi. İçilen çorba ve çaylardan sonra rotamıza doğru yola devam ettik.


 Yolumuzun üzeri olduğu için Nallıhan Kuş Cenneti'ne uğrayarak müze ve civarını gezdik.






Delikli kayayı fotoğraflarken bir çoban köpeği koşturarak bana doğru geldi. Korkmadım dersem yalan olur ama amacı beni korkutmak değil fotoğraf karesine girmekmiş. Hava soğuk olduğu için fazla oyalanmadan aracımıza bindik tabii ki en sona ben kalmıştım.



Saat 11:00 civarı Çulhalar köyüne vardık. Bizi köyün çeşmesi ve korku filmlerinde rastlanabilecek bir ev karşıladı.


Gruba yaptırdığım ufak bir yürüyüşe hazırlık hareketlerinden sonra çantalarımızı yüklenerek Uyuz Suyu Şelalesine doğru yola koyulduk.



Köyden biraz ilerlemiştik ki domuzların yeni eşelediği solucan ve mantar aradığı bir alan gözümüze çarptı. Bahar gelmesi ile yeni yavrulamış domuzların etrafta olabileceği beni biraz rahatsız etmişti.


Dik çıkış ve inişlerin olduğu yürüyüşün bu kısmında kafasına sisten bir taç takmış Sarıçalı Dağı muhteşem görüntüsüyle bize eşlik ediyordu.




Şiddetli fırtınada devrilmiş ağaçların altlarından geçerek yolumuza daha çok orman yolundan devam ettik.

 

Yürüyüşümüzün ilk etabının sonuna doğru bizi muhteşem görüntüsü ile Uyuz Suyu Şelalesi karşılıyordu. Yaklaşık 60-70 metre yüksekten kayaları yalayarak bir sis perdesiyle aşağı dökülen sular. Harika. Eskiden uyuz olan hayvanların bu suda yıkanarak şifa buldukları söyleniyor. Suyun kükürt oranının yüksek olması bunu sağlıyordu muhtemelen.



Seyir terasında biraz soluklandıktan sonra, yağışlarda bir ayağı boşta kalmış tahta köprüden tedirgin bir şekilde karşıya geçtik.

Mola yerimize geldiğimizde ODTÜ İzcileri bizi karşıladı, gençlerin doğa sporlarına ilgi göstermesi hepimizin hoşuna gitmişti.

Yemeklerimizi bitirip biraz dinlendikten sonra yürüyüşümüzün zorlu ikinci etabına başladık. Bu sefer dereyi takip ederek aşağıya doğru inmeye başladık.


Bir çok kez dereden karşıya geçmemiz gereken bu parkurda benim için komik anlarda yaşandı. Geçiş yapmak istediğimiz yere bir kütük koyarak geçişi kolaylaştırmak istedim.  Koyduğum kütüğün çürük olması sebebiyle dizime kadar suya girdim.


Bir de adrenalini bol bir geçiş yaptım. Bu sefer derenin üzerine iki ağaç devrilmişti. Bunların üzerinden yürüyerek karşı tarafa geçtim.




Yaklaşık iki saat süren dere geçişlerinden sonra yıkılmış su değirmenini geçip Karacasu Köy’üne ulaştık. Köyün girişinde 2 köpek bizi karşıladı. Köy meydanında oturup çaylarımızı içerek yorgunluğumuzu bir nebzede olsa atma imkanı bulduk. Köy meydanında bulunan salıncak çok hoşumuza gitti, çocukluğumuza geri dönmüştük sanki.




Eşyalarımızı araca yerleştirdikten sonra yola çıktık. Beypazarı'nda biraz mola verip etrafı dolaşıp alışveriş yapma imkanı bulduk. Çövenli tatlı, karadutlu lokum ve Beypazarı kurusu alma fırsatım oldu. Etrafta çekik gözlü bir çok turist vardı. Tabirimi mazur görün çünkü Japon’mu, Çinli mi, Koreli mi inanın ben ayırt edemiyorum.



Bir kafede hızlıca çaylarımızı içtikten sonra araca binmek için yola çıktık. Dönüş yolunda şarkılar söyleyerek yolu keyifli hale getirmeye çalıştık belki de bazılarının kafasını şişirdik, bilemiyorum. Saat 20:00 civarında Ankara’ya giriş yaptık.
            Yürüyüşle ilgili genel değerlendirmeye gelirsek; öncelikle yeni kurulan Dağdelenler Doğa Ana Doğa Sporları Kulübünün başarılı olmasını ve bu sporu daha çok insana sevdirmesini diliyorum. Yürüyüş 3-4 derecelik bir havada ama rüzgar sebebiyle hissedilen ısının -3 veya -4 olduğu ilk etabı orman yolundan gidildiği için nispeten kolay bir yürüyüştü. Ancak ikinci etap dere geçişleri eğimli yamaçlar yüzünden biraz daha zordu. Zorluk derecesi bence 10 üzerinden 6 idi. Gps verilerine göre yaklaşık 13 km adım-sayar programına göre yaklaşık 10 kilometrelik bir yürüyüştü.



            Grubun küçük ve uyumlu olması, tecrübeli sporcuların ağırlıklı olması önceden parkur çalışmasının yapılmış olması, öncü ve artçıların dikkatli oluşları yürüyüşün olumlu yanlarıydı. Eleştirmek gerekirse dere geçişinin çok olacağı daha iyi belirtilmeliydi, ilk yardım kiti ve iletişim için telsizleri olması gerekiyordu. Belki vardı kullanmadılar ben göremedim.
            Evet sonuç olarak soğuk havaya rağmen çok keyifli geçen, yeni arkadaşlıklar kurduğumuz güzel bir yürüyüş oldu. Emeği geçen herkese başta liderimiz Hüseyin Özçelik'e teşekkür ediyorum. “Zorluklar aşılır geriye güzel dostluklar kalır” diyerek yazıma son veriyorum.
Diğer fotoğraflar için aşağıya devam edin.